Genel

ERP – MRP, MRP II, CRP | Dijital Model Fabrika Yol Haritası #12

Dijital Model Fabrika yolculuğunda bir sonraki durağımız, ERP tabanlı MRP, MRPII ve CRP. Bu modülde özellikle üzerinde durduğumuz konu müşteri sipariş girişinden sevkiyata kadar sürecin ERP üzerinden yürütülmesi ve ilgili performans (KPI) raporlarının yine ERP üzerinden alınması. Endüstri 4.0 çağına resmen gireli 10 yıldan fazla oldu, ERP sistemleri bundan 30 yıl öncesine dayanıyor ancak işletmelerimizin çoğunda hala bu süreç ya sorumluların aklında ya cebindeki kâğıtta en iyi ihtimalle bir Excel tablosunun çıktısı üzerinden yürütülüyor. Çok nadiren işletmelerin kapasite planlama ve performans raporları işlerini de ERP içinde yaptığını görürüz. Bu orana %5’ten düşük diyebiliriz.

ERP’yi tam kullanma oranının %5’ten düşük olduğu bir ortamda ne kadar otomasyon seviyenizi artırsanız da Endüstri 4.0’a yaklaşamazsınız. Endüstri 4.0 otomasyonla, ne kadar otomatik çalıştığınızla alakalı değildir, bu konu 3. Sanayi devriminin konusudur. Endüstri 4.0 daha çok dijital sistemleri ne kadar entegre kullandığınız, bilgiden ne kadar iyi faydalandığınızla ilgilidir. Eğer bir bilgiyi ERP içinde yönetemeyip, sistemi bir üretim planlamacının Excel tablosuna, bir ustabaşının cebine sıkıştırdığı iş emri önceliklerine, bir üretim müdürünün aklındaki müşteri önceliklerine bağlı hale getiriyorsanız, hem sistemleri sürdürülebilir sonuçlar üretecek hale getiremezsiniz, hem kurduğunuz sistemleri kırılgan hale getirirsiniz, hem de işletme içinde vazgeçilmez kahramanlar üretirsiniz. Üretirsiniz diyorum çünkü yönetici olarak elinizdeki girdiye doğru yönetsel yaklaşımı uygulamadığınız, yanlış işleme tabi tuttuğunuz için hatalı bir çıktı elde edersiniz. Elinizdeki insan kaynağı ile sistemlerinizin çıktısı olarak ne elde edeceğinize yönetici olarak siz karar verirsiniz.

ERP’de yapılan her işlem kendi içinde çok fazla parametrik detay ve adım barındırır, buradaki maksadım bu detaylardan bahsetmek değil, müşteri sipariş girişinden sevkiyata kadar sistemin adımlarını, algoritmasını netleştirmek.

ERP’de bu sistemi yürütmek için elbette stok kodlarınızın, ürün ağaçlarınızın, rotalarınızın, iş istasyonlarının, operasyonların, operatörlerin tanımlanmış olması gerekir. Bunlar tanımlanmadan bir şeye başlayamazsınız. Müşteri siparişi geldiğinde her şey bunun ERP’ye işlenmesiyle başlar. Müşteri siparişi içeride oluşturulduktan sonra girdiğiniz yukarıdaki temel bilgiler sayesinde artık MRP çalıştırabilirsiniz. MRP’nin temelde 2 çıktısı vardır, bunlardan biri satın alma önerisi, diğeri iş emri önerisi, yani biri müşteri siparişini karşılamak için dışarıdan temin edeceklerinizi diğeri içeriden temin edeceklerini belirlemektir. Satın alma önerilerini oluşturup siparişlerini açılmak üzere satın alma departmanına girdi oluşturursunuz. İş emirleri önerilerini de kontrol ettikten normal şartlarda bunları plan statüsünde açmak doğru olur, çünkü iş emirlerinin girdileri olan müşteri siparişlerinden bazıları öngörü olabilir, kesinleşmeyebilir ve bu sebeple bunlar için gerekli iş emirlerini kesin olarak değerlendirmek istemezsiniz. İş emirlerini açma noktasına kadar işlemleri pek çok firma yapmaktadır ancak ERP’nin asıl fayda sağlaması gereken alanların önemli bir kısmı bu noktadan sonra gelmektedir. İş emirlerini plan statüsünde açtıktan sonra bir kapasite planlama yapmanız gerekir. Tüm açık iş emirlerini ERP sizin için termin önceliklerine göre sıralamalıdır. Bundan sonra önünüzde 2 seçenek vardır, sonlu kapasite planlama, sonsuz kapasite planlama. Sonlu kapasite planlama genel olarak da ancak ülkemiz için ekstra zor bir uygulamadır. İş emirlerini belirlediğiniz kapasiteye göre yerleştirmek zor değildir ama önceliklere göre yerleştirmek çok zordur, çünkü bu öncelikler sürekli değişir ve sonuç olarak sanki sonsuz kapasite planlama yapıyormuşsunuz gibi her iş istasyonu için plan yüklemeleri değerlendirmek ve öncelikleri belirlemek zorunda kalırsınız. Bu sebeple sonsuz kapasite planlama yapmak daha emniyetlidir. 1998 yılında Siemens’te çalışırken SAP’ye geçmiştik. 2000 yılı sonunda ayrılıp 2005 sonunda ön imalatlar yöneticisi olarak geri döndüğümde kapasite planlamayı ve verimlilik hesabını nasıl yaptığımızı sorduğumda aldığım cevap beni şaşırtmıştı. Hala Excel’de yapılıyordu. Tam tarihini hatırlamamakla beraber 2006 ya da 2007 yılında SAP içinde sonsuz kapasite planlama yapmaya ve istediğimiz döneme ait kırılımlı OEE raporları almaya başlamıştık.


İş istasyonu bazında sonsuz kapasite planını inceleyip iş emri önceliklerini belirleyip mevcut sonlu kapasitenin içine bu öncelikleri yerleştirmek gerekir. Böylece bir kapasite-yük dengesi kurarsınız ve üretim programını sabitlersiniz, yani iş emirlerinin statüsünü plandan kesinleşmişe getirirsiniz. Bunu yaptıktan sonra artık atölye hangi iş emrinin öncelikli olduğunu bilir, fazla mesai gerekip gerekmediğini önceden netleştirmiş olursunuz. Eğer bunu yapmazsanız her gün üretim planlamacınız iş emirlerinin durumunu makine makine gezip belirlemek ve bir sonraki günü planlamak zorunda kalır ve de fazla mesai gerekip gerekmediğine üretim planlama değil atölye karar verir. Bu da şirket çıkarlarına uygun olmayan atölye yönetimine sebep olabilir.

Kesinleşmiş iş emirlerine başlayacağınız zaman hangi iş emrine başlayacaksanız onun statüsünü kesinleşmişten serbest bırakılmışa getirirsiniz. Yani eğer otomatik bir malzeme yönetim sistemi yoksa malzeme kontrolü yapıp malzemeyi talep ettiğiniz ve üretime başladığınız statüye geçersiniz.

İş emri devam ederken ve tamamladığınızda operasyon bildirimlerini yaparsınız ve böylece artık geri bildirim sıklığınızla uygun OEE hesaplamanız da mümkün olur. Maalesef bunu da pek çok firma yapamamaktadır. Halbuki bu akış üretim yönetimi içim hayati önem taşır. Ancak bu şekilde sistematik çalışmış, bilgiden gerçek anlamda faydalanıp katma değer üretmiş olursunuz.

ERP’nizi bu seviyede kullanmaya başladıktan sonra artık MES entegrasyonunu düşünmeye başlayabilirsiniz. Önemli olan işletmenizin neyi neden yaptığını anlamasıdır, yaptıklarının amacını, faydalarını ve sonuçlarını bilmesidir, süreçlerine tam hâkim olmasıdır. Aksi takdirde ezbere işletilen bu süreçler, gerçek manada fayda sağlamamaktadırlar. Hâkim olmadığınız sistemleri iyileştiremezsiniz, bağılı kalırsınız. Özünü bildiğinizde taş devrine bile dönseniz sistemlerinizi çalıştırmaya devam edersiniz.
Kurumsal (operasyonel ve organizasyonel) mükemmellik de, Endüstri 4.0 da sistemlere hakim olmayı, özünü anlamayı, analitik yaklaşmayı ve sürekli iyileştirmeyi gerektirir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir